Günyol Bakoğlu

Günyol Bakoğlu

Günyol Bakoğlu

 

 

Günyol Bakoğlu oyuncu ve seslendirme sanatçısı.
Doğum Tarihi : 17 Aralık 1971 
Doğum Yeri :
Eğitimi : Mimar Sinan Üni. Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümü mezunu
Yabancı Dili : İngilizce.
Kadir İnanır’dan Antonio Banderas’a kadar pek çok ünlüyü seslendirdi.
Seslendirme yaptığı filmler : 
Kurtlar Vadisi Irak filminde Sam William Marshall’ı ( Billy Zane) seslendirdi. 
Yıldız Savaşları filminde Darth Sidious’u seslendirdi. 
Rol aldığı oyunlardan bazıları:
Kalbin Sesi (Hadi Çaman Tiyatrosu),
Rol aldığı TV dizileri : 
Küçük İbo,
Ruhsar,
Günyol Bakoğlu’nun seslendirme çalışmalarından bazıları : 
60 Saniye filminde T.J. Cross,
Akıllı Ajanda – Taking Care of Business filminde Charles Grodin,
Akrep Kral filminde Dwayne Johnson,
Altın Göz filminde Pierce Brosnan,
Bir Böceğin Yaşamı Hopper,
Bir Zamanlar Amerika filminde Treat Williams,
Dalgın Profesör filminde Clancy Brown,
Define Gezegeni filminde Michael Wincott,
Demir Adam filminde Robert Downey Jr,
Demir Adam 2 filminde Robert Downey Jr,
Demir Adam 3 filminde Robert Downey Jr,
Dünya Yetmez filminde Pierce Brosnan,
Mad Max filminde Mel Gibson,
Magic City filminde Jeffrey Dean Morgan
Mavi Korku filminde Samuel L. Jackson,
O filminde Tim Reid,
Ölümcül Takip filminde Pierce Brosnan,
Smokin filminde The Tuxedo filminde Ritchie Coster,
Tarzan animasyon filminde Lance Henriksen,
Terminal filminde Stanley Tucci,
Ucuz Roman filminde Pulp Fiction Ving Rhames,
Yarın Asla Ölmez filminde Pierce Brosnan,
Yenilmezler – The Avengers filminde Robert Downey Jr.
Yeşil Kart filminde Gerard Depardieu,
Yeşil Yol filminde Michael Clarke Duncan,
Günyol Bakoğlu’nun reklam seslendirmelerinden bazıları :
Beko, Ford, Fiat,
Renault TJK
Uludağ Portakallı Gazozu,
Schweppes reklamında leoparı seslendirdi. 

Dublaj hakkında Günyol Bakoğlu’nun güzel bir yazısı.
Malum konumuz DUBLAJ.. Dublaj nedir? Belki en basit, en genel
tanımı görüntülere ses vermek olabilir.. Zira ağız
senkronizasyonu gerektirmeyen belgesel işi de, reklam da,
tanıtım da dublajdır diyebiliriz. Neyse dublaj yapanlardan oluşan
bu sayfanın aslında gereksiz kıldığı bu didaktik girişin ardından
gelelim asıl konuya..
Kim dublaj yapabilir? Yaşam pratiğimize bakılırsa herkes…
Bundan 20-25 yıl önce bu soruya aynı yanıtı veremezdik çünkü
teknik sorunlar bir dublajcı profilini zorunlu kılıyordu.. Ağız
okumak, meseleyi hızlı kavramak, oyuncu nüvesine sahip olmak
gibi gayet teknik özellikler aranıyordu bu işi yapmaya namzet
kişilerde.. Artık bu söylediklerim anlamlı değil. Bir bilgisayar
saliselere varana kadar sekron yahut ses sorunlarını
halledebiliyor, parçalar kesiliyor biçiliyor sana göre oturtuluyor.
Anlayacağınız konuşabilmek yeterli..Hatta kanallarda duyduğum
kimi dublajlara bakılırsa o bile gerekli değil :)) Ses güzelliği zaten
eskiden de önemli bir faktör değildi. Herkes başrol konuşmak
zorunda değil haliyle.. Ama nedense eskiden, arkadan geçen
adamı konuşanlar bile nispeten güzel sesli insanlar olurdu.
Neden böyleydi? Çünkü eskiden dublaj işi o zamanlar sahnede
mecburi olduğu üzere güzel sesi önemsenen, sesi kullanmayı
bilen sahne adamlarının yan meslekleriydi.. Bu yan meslek
meselesi önemlidir. Parmakla sayılırdı mesleği sadece dublaj
yapmak olanlar… Dolayısıyla o adamlar tiyatrolarına dönerdi
dublaj işi olmadığı zaman, beğenmediler mi de restlerini
çekerlerdi.. Stüdyoda iş çıksın diye beklemezlerdi..
Kendimizi kandırmayalım ve işimize bakalım.. Dublaj ölmüştür ve
hatta öleli çok olmuştur.. Beklediği tek şey vardır tabutunun
kaldırılması ..Ben size tarihini vereyim 2000 yılı .. Bu tarihe
ulaşıldığında orijinal dublaj zaten bitmişti, az biraz dayanır gibi
olsa da yerli de .. Reklam da tam olarak 2000’lerde hakkın
rahmetine kavuştu.. Biraz uzatmaları oynadı sadece, 2010′ a
kadar para kazandığımızı sandık eski güzel günleri yad ederek..
90’ların başında Senkron’da bir aylık orijinal dublajın karşılığının
bir araba parası olduğunu unutttuk hepimiz.. Bu gün para
kazanan dublaj stüdyosu sahipleri de yarın teknoloji, kanalllara
daha ucuza patladığı zaman avuçlarını yalayacak ve ağlamaya
başlayacaklardır.. Bunu göreceğiz emin olun..
Sorun bu toprakların ne oyunculuğu, ne dublajı değerlendirme
yetisine sahip seyircisi kalmamasıdır.. Siz ne yaparsanız yapın
seyirci ona sunulan her şeyi sorgusuz kabulleniyorsa yada
kabullenmese de sesini duyuramıyorsa elinizde bir silah
kalmaz..Sheakespear’i bir Amerikalının oynamasını kabul
etmeyip, tek bilet almayan Londra seyircisi gibi tüketiciniz yoksa
nefessiz kalmanız doğaldır..Tüketilmeyen şey köşeye fırlatılır.
Çünkü sermaye her şeye kar gözüyle bakar ve işine yaradığı
sürece onu kullanır.. Ratingi olmayan eski Yeşilçam emektarları
hepimize örnek olsun.. Bu gün o anlı şanlı TV dizilerinde de
raitinginiz yoksa yani dizi sizin adınız için izlenmiyorsa
harcanabilir adamsınızdır. Dublajcının haydi haydi harcanabilir
olduğu hepimizce aşikardır. Dublajcıların miyadı dolmuştur,
boşuna bir çaba bizimki.. Reklamdan falan medet ummayın
büyük stüdyolar çoktan halleti o işi.. 200 liralık reklam
dublajcıları var artık.. Diğer taraftan yukarda söylediğim gibi
teknoloji de aleyhimize işliyor bunun farkına da varmak lazım..
Sakın Amerika’da örnekleri var demeyin, saçma bir durum olur..
Hollywood kuralları farklıdır ve zaten bizim denli bir dublaj
anlayışı da yoktur orada.. Filmlerde sesli çekim vardır ve
aktörlerin konuştuğu çizgi filmler sese göre çizilir bizim
yaptığımız işten farklı olarak.. Avrupa’ya gelince bir işçinin orada
ne aldığına bakın sonra da Türkiye’de, en sonunda bunu kendi
mesleğinize uyarlayın Avrupa’yla da aramızdaki en temel fark budur.

Yani hali hazırda dublaj işini düzeltmeye çalışan arkadaşlara ( iyi
niyetlerinden emin olsam da ) bir şey söyleyeyim.. Ölüyü
diriltmeye çalışıyorsunuz, olmaz boşuna uğraşmayın.. Ya para
kazanacak başka alanlar bulalım, ya da asgari ücretle çalışmaya
razı olalım, 3. bir seçenek yok.. Çünkü artık sektörün dublajcıya
ihtiyacı yok.. mücadele başka bir yerde…
Günyol Bakoğlu