Sayfiyede Yaz
Sayfiyede Yaz
TOLKAÇOF – (…) Bak bir de şu halimi dinle.
Neyse patırtı-gürültü sayfiyedeki eve varırım.
Sanırsın ki bu çalışmam güzel bir yemek ve soğuk bir birayla
mükâfatlandırılacak, değil mi? Ve birazcık da şekerleme bir uyku? Ama ne
gezer? Karım çoktan pusuya yatmıştır tam ben çorbamı yudumlayacakken o
pençesini atmıştır bile. “Acaba dansa yahut amatör bir sayfiye tiyatrosuna
gidemez miyiz?” Hayır diyemezsin tabii. Gidersin tiyatroya. “Aile faciası”
yahut ona benzer bir oyun oynuyorlardır. Ölmekten başka bir şey
istemeyecek kadar hasta hissedersin kendini. Eve döndüğün zaman, vakit
gece yarısını geçmiştir. Islak bir paçavraya dönmüşsündür ama nihayet kendi
kendi kendinesindir. Soyunup yatağa yatarsın.
Gözlerini yumarsın. Uyku!
Harika! Ne şairane, değil mi? İnsan başka ne ister?
Uyumaya doğru gidersin.
Nedir o? Sivrisinekler! Allah kahretsin! Mısır vebası! İspanyol Engizisyonu
felaketi! Sivrisinekler! (Sivrisinek vızıltısını taklit eder) Ne acıklı bir ses değil mi
bu? Üstelik hüzün dolu bir ses. Sanki özür diliyor gibidir. Ama bu iğrenç
mahlûk bir soktu mu, artık bir saat, tırmık tırmık kaşınırsın… Tam bu sırada
başka bir azap başlar. Karının misafirleri gelmiştir aşağıya. Sopranolar.
Tenorlar. Bu cins, gündüz uyur, geceleri amatör konserleri için prova yaparlar.
Sivrisinekler onlardan daha zararsızdır. (Bir şarkıya başlar)
Söyle bana, Ooo söyleme bana… Gençliğin gitti havaya!
Yazan : Anton Çehov,
Sayfiyede Yaz-Tek Perdelik 9 Oyun,
Çeviren: Yılmaz Gruda,
Bilgi Yayınevi, Ankara:
1994, Sayfa: 117 -118.)
Üyeyim ve hala metni koplyala yapıştır yapamıyorum.