Pandaların Hikayesi

Pandaların Hikayesi
Pandaların Hikayesi
SES: Merhaba, benim Chris… Yine yok musun? Bak yirmi yedi
ve yirmi sekizinde Nancy’de saksafon çalabilir misin?
Yani iki hafta sonra. Eğer müsaitsen beni hemen ara.
Hemen, ama hemen! Başka bir şey daha var. Biraz bekle
takvimimi getireyim… Eylül’ün son haftası… Sonra detayları
konuşuruz… Şimdilik Nancy’deyim. Senin on beşinde Lyon’a
geleceğini biliyorum. Ama ben o tarihte Nancy’de olacağım.
Dinle. Yine ararım seni. Bak o gece evime geleceksen anahtarı
sana nasıl ulaştırabilirim? Bir de kaç gece Lyon’da
kalacağını bilmek istiyorum. İstersen görüşürüz, en azından
bir gece beraber oluruz… Ne dersin? Yarın Cuma, ben evde
olacağım, haberleşiriz. İyisin umarım. Öptüm. Hoşça kal,
Mickael.
(Sessizlik)
Orijinal adı : L’Histoire des ours Panda
Yazan: Matéi Visniec
Pandaların Hikayesi
Doktor Faustus

Doktor Faustus
tirat
MEPHISTOPHILIS :
Hah şöyle. Evlenme çocukça bir törenden başka bir şey değildir,
Faustus; beni seversen bir daha böyle şeyler aklına getirme.
Gözlerin hangi kadından hoşlanırsa o senin olacaktır: ister Penelope
kadar namuslu, Saba melikesi kadar akıllı; ister cehenneme düşmeden önceki
parlak Lucifer kadar güzel olsun! (Bir kitap verir.) Al şu kitabı,
iyice incele: şu dizeleri yinele, altın elde edersin; şu daireyi
toprağa çiz, kasırgalar, fırtınalar çıkar, gökler gürler, şimşekler
çakar; şunu büyük bir inançla kendi kendine üç kez söyle, karşına
her istediğini yapmaya hazır sürüyle zırhlı adam çıkar.
FAUSTUS
Yüreğim o kadar katılaştı ki pişmanlık duyamıyorum. Kurtuluş, inanç,
cennet sözünü eder etmez kulaklarımda korkunç yankılar gürlüyor,
“Faustus, sen cehennemlik oldun” diyor. Önümde, kendimi öldüreyim diye,
kılıçlar, bıçaklar, zehirler, tabancalar, kementler, zehirli çelikler
duruyor… Kendimi çoktan öldürürdüm ama, tatlı zevkler derin umutsuzluğumu
yendi. Kör Homeros’u ayağıma kadar getirtip İskender’in aşklarını,
Ognone’nin ölümünü okutmadım mı? Uyumlu arpının gönül açan türküleriyle
o Thebai surlarını kuran (42) buraya kadar gelip Mephistophilis’le birlikte
bana güzel şeyler çalmadı mı? Niçin öleyim? Niçin alçakça umutsuzluğa düşeyim?
Kararımı verdim artık: Faustus hiçbir zaman pişman olmayacak…
Gel, Mephistophilis, gel, o güzel yıldızbilim üzerine konuşalım,
düşünelim. Söyle bana, ayın üzerinde kaç gök var? Gökteki cisimlerin
hepsi evrenin ortasında bulunan dünyamız gibi mi?
Yazan : Christopher Marlow
Çeviren: İrfan Şahinbaş
Hırçın Kız Tirat

Hırçın Kız
Hırçın Kız Tiradı :
KATHERINA :
Yazık, yazık, bırak şu tehditkâr, gayritabii kaş çatmaları,
Efendini, kralını, sana hükmedeni yaralayacak
Şu kibirli bakışları fırlatmaktan vazgeç.
Çayırları kemiren kırağı gibi, güzelliğini lekeliyor onlar,
Kasırgaların güzel goncaları savurduğu gibi,
Senin şanını mahvediyor, sana hiç yakışmıyor.
Öfkeli bir kadın suyu bulanık akan bir çeşme gibidir,
Çamurlu, çirkin, karanlık ve güzellikten yoksun.
O böyle oldukça, erkek susuzluktan kupkuru kalmış da olsa,
Ne bir damlasını tatmayı, ne de elini sürmeyi kabul eder.
Kocan senin efendin, senin hayatın, senin koruyucun,
Ailenin başıdır, senin üstündür: Sana bakar,
Ve seni geçindirmek için kendini tehlikeli işlere atar,
Sen sıcacık evinde tehlikelerden uzak rahatça yatarken
O didinir durur, hem denizde hem karada
Geceleri gözünü kırpmadan fırtınalarda,
Gündüz soğuk havalarda.
Bunlara karşılık yalnızca tatlı söz, güler yüz
Ve gerçek itaatten başka beklediği bir şey yok…
Büyük bir borca karşılık küçük bir bedel.
Tebaanın krala borçlu olma görevi neyse,
Eşin de kocasına olan görevi budur;
Kocasına ters, inatçı, tatsız, hırçın davrandığında,
Haklı isteğine itaatsizlik gösterdiğinde,
Sevgili efendisine karşı kötü kavgacı bir asiden,
Adi bir hainden başka başka ne olabilir?
Kadınların diz çöküp barış yapacakları yerde,
Kavgaya kalkışmaları;
Hizmete, sevgiye ve itaate bağlanacakları yerde,
Saltanat sürmeye göz koymaları beni utandırıyor.
Bizim bedenlerimizin yumuşak, zayıf ve düzgün olması,
Dünyada didinip üzüntüye gelmemesi,
Huyumuzun, yüreğimizin bedenimizle uyumu
değil de nedir?
Hadi hadi, aksi, güçsüz solucanlar,
Benim aklım da ikinizden birinin aklı kadar çok
Cesaretim de var, mantığım daha da ileri,
Söze sözle, meydan okuyana
meydan okuyacak kadar hazırdı;
Ama şimdi anlıyorum ki mızraklarımız
saman çöpünden farksız,
Gücümüz o kadarcık, en fazla göründüğünde bile,
Kıyas kabul edemeyecek kadar azdır.
Öyleyse, gururunuzu bir yana bırakın,
Çünkü hiç yararı yok bunun,
Ellerinizi kocalarınızın ayakları altına koyun.
Eğer kocam izin verirse, o itaati göstermek için
Elim görevini yapıp onu memnun etmeye hazır.
Yazan : William Shakespeare,
Çeviren : Özdemir Nutku
İş Bankası Yayınları
Becerikli Dul

Becerikli Dul
tirat
Becerikli Dul
PAOLUCCIO : Benim ondan bir şikayetim yok: her ne yapsam, memnundur.
Yalnız eve iki aziz dostu dadandı: bunlar herkese ondan
çok emir buyuruyorlar. Don Berto her sabah
çukulata içer : ama çukulatası erken gelmiş geç
gelmiş diye homurdanmaz. Öteki yüzsüz asalaklar ise,
sabah t:rkenden ister, üstelik, okkalı değilse sızlanır dururlar.
Oburluğa o kadar alışmışlar ki, içtikten başka parça parça da yerler.
Kahveleri eksik olmaz, emrettikçe getiririm. Yine de
durmadan çekilmişinden alırlar. Kendilerine
verilen miktarın günde üç dört mislini yemek
için her türlü nefis şeylerle dolu gizli bir köşeleri var.
Ağız dolusu, patlıyasıya yediklerini gören gülmekten
katılır. Bu da yetmiyormuş gibi, el çabukluğu ile
kucaklarına yemiş, ceplerine ekmek doldururlar. Ne var, ne yoksa, her
şeyi kendileri yemek ister. Yerlerken, bir gözleri
yanlarındakinde, öteki karşılarındakinde. Yemek tabağı sofraya konur konmaz,
iyi tarafı önlerinde değilse, bir kolayını bulur, tabağı çevirirler.
Eti kesmek için kimsenin rahatsız olmasına
razı değildirler: illa ilkin kendileri seçip alacaklar.
Önlerine namusluca bir porsiyon alırlarsa,
tekrar tabağa atılır, kalanı da yerler. Kendilerine
içki vermek için kimsenin zahmete katlanmasını
da istemezler- şarabı yanlarına alır, eski usul içmeyi severler.
Sık sık, 90k çok ve daima halisinden içer, muhakkak iki üç şişe getirirler.
Getirilmezse, pervasızca ısrar eder, hizmet edenlere
bağırır çağırırlar; yemekler hoşlarına gitmezse
Carlo Goldoni
Samim Sinanoğlu
MEB yayınları 1946 basımı
Becerikli Dul