Töre

Töre Tiradlar

Töre
Tiratlar

 

 

 

 

 

 

 

 

DELİKANLI Belki biliyorsunuzdur, İstanbul’a kaçtımdı, yıllarca önce, ablamla
eniştemin yanına, bu işe bulaşmamak için. İstanbul’da gezip tozuyorum, okuyup
yazıyorum. Anamı da özlemesem, keyfim beylerde yok. Sizin Yakub Ağa, küçük ağamı
vurunca haber geldi; “Avrat gibi gezeceğine gelsin, alınacak öcümüz vardır”
diye. Kuş vurmamışım, tavuk kesmemişim, koca adamı devirmek ne haddime? Dinleyen
kim? Eniştem getirip eve teslim etti beni, kendi kaçtı. Bir tabanca verdiler
elime, “sına bakalım” dediler, sınamamak olmaz. Tetiği çekmemle güm sırtüstü
yere yuvarlanmam bir oldu. (Zühre, dayanamaz kıkırdar. Hepsinin kötü baktığım
görünce utanır) Derken Yakup Ağayı gösterdiler uzaktan. Dağ gibi adam. “Vurmağa
elim varmaz” dedimse de, kızlar bile üzerime çullandılar. Yalanım varsa anam
ölsün. Bu nasıl bir kindir ağam? Bir
kin böyle baklava börekle, susamlı çörekle beslenip büyütülür mü? Şaşakaldım.
Baktım ki çaresi yoktur, “iki el kurşun sıkayım bacağına” dedim kendi kendime,
“o bir kaç ay yaralı yatar, ben bir kaç yıl mahpus, sıramızı savarız” dedim. Ama
beceremedim ağam. Ne hayvanım! Tetiğe bastığım sıra Yakup Ağa da kendini yere
atmaz mı? Eyvah. Vurdum kendimi dağlara. Hem koşuyorum, hem ağlıyorum. Ne fayda,
olan olmuş. Anamı göresim gelince, arada bir köye inmeğe başladım. Anladım ki
benim ağlamam yetmez. Beni vurup anamı ağlatmanız gerekmektedir. Ben de zillete
katlanıp töreye sığındım. Hepsi bu. (Ana ile Bacı belirsiz bir şefkatle
bakışırlar)
Yazan : Turgut Özakman

Seslendirme Çalışması için örnek tirat.