Ağzı Çiçekli Adam
Ağzı Çiçekli Adam
ADAM : Bırakın da bitireyim. Ölüm, bayım, ölüm birden üzerimize konduğunu fark ettiğimiz şu garip, iğrenç sineklerden biri gibi olsaydı… Biri yoluna gidiyor, yoldan geçen bir başkası onu durduruyor ve sakınarak, iki parmağını uzatıp ”Bağışlayın, izninizle sayın bayım, üstünüze ölüm konmuş” diyor ve o iki parmağıyla yakalayıp atıyor… Ne güzel olurdu! Ama o iğrenç sineklere benzemez ki ölüm. Sokaktan geçenlerin kimbilir kaçının üstündedir de görmezler, yarın, ertesi gün yapacaklarını düşünürler, sakin içleri rahat. Şimdi ben… (Kalkar) Sayın bayım, buraya gelir misiniz biraz? (Onu da kaldırır, lambanın altına giderler) Buraya, lambanın altına… Gelin… Bir şey göstereceğim size… Bakın, şuraya, bıyığın altına… Çiçeğe benzeyen bir kabarıklık var, gördünüz mü? Adını biliyor musunuz? Ah, çok tatlı bir adı var… Karameladan daha tatlı: Epitelyoma diyorlar, söyleyin bir, daha iyi duyacaksınız tadını: Epitelyoma… Ölüm, anlıyor musunuz? Ölüm geçti. Ağzımın kıyısına yapıştırdı bu çiçeği. Al bunu, sekiz on ay sonra geri geleceğim, dedi. (Sessizlik) Siz söyleyin şimdi, o zavallının istediği gibi sakin, evde oturabilir miyim ben? (Sessizlik) ”Seni öpmemi mi istiyorsun?” diye haykırıyorum ona. ”Evet” diyor ”Öp beni.” Ne yaptı biliyor musunuz, geçen hafta? Bir toplu iğneyle dudağını kanattı, sonra başımı yakalayıp öpmek istedi beni… Ağzımdan… Benimle birlikte ölmek istediğini söylüyor. (Sessizlik, sonra öfkeyle) Durmuyorum evde. Dükkan vitrinlerinden genç tezgahtarları izleyip hayran olmam gerek benim. Çünkü, anlıyorsunuz, bir an boş kalırsam… Anlıyorsunuz değil mi? Hiç tanımadığım birini öldürebilirim… Sizin gibi talihsizlik sonucu treni kaçırmış birini vurabilirim, tabancamı çıkarıp… (Güler) Yok, yok, korkmayın sevgili bayım, şaka ediyorum! (Sessizlik) Gidiyorum. (Sessizlik) Kendimi öldürürüm, öldürsem… (Sessizlik) Kayısı mevsimi de geldi… Nasıl yersiniz kayısıyı? Soymadan, değil mi? İkiye ayrılıverirler zaten, bir çift nemli dudak gibi… Ah, ne hoş! (Güler. Sessizlik) Yazlıktaki eşinize, kızlarınıza saygılar. (Sessizlik) Gölgeli yeşil bir çayırda, mavili beyazlı giysileriyle düşünüyorum onları. (Sessizlik) Bir iyilik yapın bana, olur mu? Yarın sabah oraya varınca. Köy istasyondan epey çeker sanırım. Yürüyebilirsiniz şafakta, köye kadar. Yolda rastlayacağınız ilk çayırlıktan bir demet ot koparıp sayın. Kaç ot varsa demette, o kadar günüm kalmış demektir. (Sessizlik) Kalınca bir demet olsun ama, ne olur… (Güler. Sonra) İyi geceler, dostum.
Yazan : Luigi Pirandello
Çeviri: Egemen Berköz / MEB Yayınları
Bir yanıt yazın