Düş Oyunu

August Strindberg

August Strindberg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AVUKAT : Aziz dostum, senin şala sığmaz bunlar. Şu duvarlara bak: sanki bütün günahlar bir araya gelmiş de duvar kâğıtlarına satır satır yazılmış! Şu evraka bak, haksızlıkların hikâyelerini geçirdiğim şu kâğıtlara! Bir de bana bak!… Buraya gelen kimsenin yüzü gülmez… Sade kötü bakışlar, gıcırdayan dişler, sıkılmış yumruklar… Ve herkes kinini, hasetini, kuşkusunu benim üstüme boşaltır… Bak, ellerim kapkara; hiçbir zaman da temizlenmez. Görüyor musun, nasıl şişmiş, kanıyor… Bir elbiseyi birkaç günden fazla giydiğim olmaz; çünkü başkalarının işlediği suçların kokusu siner üstüne… [Çoğu zaman elbiselerimi burada değiştiririm, ama gene faydasız! Şurada, yandaki odada yatarım ve gördüğüm rüyalar hep cinayet rüyalarıdır]… Şimdi bir adam öldürme davası var elimde… O gene bir şey değil! Bilir misin, en kötüsü ne? Karı koca boşatmak! İşte o zaman sanki yer gök feryat ediyormuş gibi gelir insana, “ihanet!” diye yer gök haykırır sanki, “öz kudrete, iyilik kaynağına, sevgiye ihanet” . Ama bak, şu yığınla kâğıt iki tarafın birbirine yüklediği suçlamalarla dolup taşadursun, bir hayır sahibi, karı kocadan birini yalnız bir yerde karşısına alsa da kulağından tutup güler yüzle şu basit soruyu sorsa ona: “Şimdi şunu bunu bırak, karının ya da ko¬canın kabahati nedir, onu söyle!” Vallahi karşısındaki ne bir cevap verebilir, ne de bir sebep gösterebilir! Kimi zaman bir salatadan çıkmıştır gürültü, kimi zaman bir tek sözden, çoğu zaman hiç yoktan! Ama üzüntüler, dertler! Onları yüklenmek bana düşer. Şu yüzümün haline bak! Bu cani suratıyla bir kadının sevgisini kazanabilir miyim dersin? Sonra bütün bir şehir halkının borçları, hem de çingene borçları peşinden koşan bir adamın tek dostu olabilir mi sence? İnsan olmak yürekler acısı!
Yazan : August Strindberg