Miss Sara Sampson
Miss Sara Sampson

Tiratlar
Miss Sara Sampson
SARA. – Ah Mellefont, ben bu merasim
işini neden mi başka türlü düşünüyorum?
Kadının düşünüş tarzına daima biraz olsun hak
verin. Bana kalırsa Tanrının arzusu da bu düşünüşle beraberdir.
Dün bütün gece yeniden sizin görüşünüzü
kabul etmeğe uğraştım; itimatsızlığımdan
ileri geldiğini birçok kereler söylediğiniz şüpheyi
içimden söküp atmağa boş yere
çalıştım. Kendi kendimle mücadele ettim; aklımı
uyuşturacak kadar makuldüm; fakat kalbim.
ve içimden gelen bir duygu, bin bir emekle
verebildiğim kararları birdenbire altüst etti.
Bana eziyet etmek için kendileriyle fantazimin birlik
olduğu cezalandırıcı seslerle uykumdan uyandım.
Etrafımda bir sürü hayaller, bir sürü korkunç
şekiller uçuşuyordu
Onların rüya olduklarına inanmak istiyordum…
MELLEFONT. – Nasıl?
Benim akıllı Sara’m bir de onları rüyadan başka bir şey mi sanacaktı?
Elbette rüya, sevgili Miss… insan
ne kadar talihsiz yaratan, gerçekler alemindeki
cefaları onun için yeter bulmuyor mu? Bu cefaları artırmak için İnsanda bir de hayaller dünyası
yaratmalı mıydı?
SARA. – Tanrıdan şikayet etmeyin! O hayalleri bizim irademize bırakmıştır. Bunları idare
eden bizim hareketlerimizdir; eğer bu hareketler
vazifelerimize ve fazilete uygunsalar bunlardan
doğan hayaller de huzurumuzun ve zevkimizin
artmasına yararlar. Benim karmakarışık muhayyeleme de,
Mellefont, ancak bir rahibin T ann
adına bizi takdis etmesi, yalnız bu, bu tek lfıtuf
şifa verebilir. Nasıl olsa bir gün yapacağınız şeyi
benim hatırım için birkaç gün önce yapmakta
hala neden tereddüt ediyorsunuz? Bana acıyın
düşünün ki bununla beni yalnız muhayyelenin
işkencelerinden kurtarmış olsanız bile,
bu tahayyül edilen işkenceler de yine işkencedirler, ve
bunları duyan için gerçek işkencedirler… Ah,
size dün gece duyduğum korkuların yarısını olsun
anlatabilsem ! Biricik meşgalem olan ağlamak ve
şikayet etmekten yorgun, yarı kapalı göz kapaklarımla kendimi yatağa atmıştım.
Yeni göz yaşları toplamak için tabiat bir an dinlenmek istiyordu.
Daha dalar dalmaz kendimi korkunç bir
kayalığın dik bir yerinde buldum. Siz önümden
gidiyordunuz, ben de titrek, korkulu adımlarla
arkanızdan geliyordum ; bu korkulu adımlara,
sızin ara sıra arkaya dönüp bana bakışınız kuvvet
veriyordu. Hemen arkamdan durmamı emreden
d ost bir ses duydum. Bu babamın sesiydi.
Zavallı ben. Acaba onun hiçbir şeyini unutamayacak mıyım?
Ah, ona da hafızası kim bilir ne
kadar zulmediyordur, o da beni unutamıyordur
Yok. yok, unutmuştur. Teselli Sarası
için ne acı teselli. Dinleyin Mellefont; bu tanıdık
sese dönüp bakmak isterken ayağım kaydı; sallandım, uçuruma yuvarlanıyordum,
tam bu sırada bana benzeyen birinin beni tuttuğunu hissettim.
Ona teşekkür etmek isterken göğsünden bir hançer çıkardı.
Ben seni, seni mahvetmek için kurtardım diye bağırdı ; hançeri tutan elini kaldırdı
ve ah bir Hançer darbesiyle uyandım. Uyandıktan sonra da,
insanı öldüren bir vuruşun bütün acısını hala duyuyordum ;
hayatın sona ermesiyle acılarımızın da biteceğini umarız ; bu vuruş
hana böyle hoş bir his duyurmadı.
Yazan : Gotthold Ephraim Lessing,
Türkçeye Çeviren : Zahide Gökberk
Bir yanıt yazın